O hep gülen bir cadıydı,
Bir de sarman kedisi vardı
Upuzundu sivri şapkası
Sırtında sallanırdı
Örgülü kızıl saçları.
Kedi mırıl mırıl mırıldadı
Cadının ağzı kulaklarına vardı
Oturup da süpürgenin üstüne
Uçtuklarında rüzgârın önünde.
“Julia Donaldson ve Axel Scheffer yine harika bir masalla karşımızda.” INDEPENDEN
İyiliksever cadının öyküsü çocuklara dostluğun ve dayanışmanın güzelliğine değer vermeyi öğütlüyor.
UĞUR BÖCEĞİ UÇ UÇ LUSİ’nin sırtında hiç benek yoktu! Ama küçük Lusi de diğer kardeşleri gibi olmak, sırtında güzel benekleriyle uçmak istiyordu. Renkler ve mevsimleri anlatırken içinizi ısıtacak bir kitap! Üstelik sonunda da büyük bir sürpriz var!
Üniversitenin Misyonu, José Ortega y Gasset’in üniversite kurumu, üniversite reformu, yükseköğretimin içeriği konularında düşüncelerini aktarıyor.
Eğitimde, felsefenin ve doğa görünümlerinin payını da irdeleyen kitap, okurlara Ortega y Gasset’in düşüncesinin yeni bir boyutunu tanıtıyor. Bu güncel ve ivedi sorun üstüne ülkemizde yapılan tartışmaları çağdaş bir Avrupalı ögretim üyesi ve düşünürün özgün, sorgulayıcı ve esinleyici yaklaşımıyla zenginleştirmenin de kapısını aralıyor.
Utangaç Ayı Monti
Evvel zaman içinde bir ayı vardı Monti’ydi onun adı.
Gözlerini dikip bakmaya, herkesi seyretmeye bayılırdı.
Aslında Ayı Monti kabalık etmek istemiyordu, ama öyle meraklıydı ki kendini tutamıyordu…
Ama hiç kimse sürekli üzerine dikilen bakışlardan hoşlanmaz, eh zaten Ayı Monti’nin başı da çok geçmeden derde girdi.
Neyse ki patlak gözlü bir kurbağa, Monti’ye doğru yolu gösterecekti!
Heyecan verici genç yetenek Duncan Beedie’den
Çok sevimli ve eğlenceli bir resimli kitap!
Bu kitap arkadaşlık ilişkilerinde duygu yönetiminin önemine değinirken eğlenceli resimleri ve kurgusuyla çocukların dikkatini çekiyor.
Thomas More (1478-1535): Yargıçlığı boyunca dürüstlüğü ve haktanırlığıyla sivrilen ve Platon gibi bir anlamda bu yüzden ölüme mahkum edilen bir 16. yüzyıl yazarıdır. Günümüzden yaklaşık beşyüz yıl önce yayınlanan Utopia’da (1516) ise More, denebilirse, çizdiği “yeryüzü cenneti” ile bugün de kaynak gösterilen bir “toplumsal mutluluk” örneği sunmaktadır. Utopia, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde Mîna Urgan’ın yazarı ve yapıtı birlikte ele alan derinlikli incelemesiyle yayınlanmaktadır.
Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973); Hasan Âli Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nun başkan yardımcısı ve Cumhuriyet döneminin en önemli kültür insanlarından biridir.
Vedat Günyol (1911-2004); Kültür tarihimizin Tercüme Bürosu ruhunu, sonraki dönemlerde yayıncısı olduğu Yeni Ufuklar dergisi ve Çan Yayınları’yla sürdüren en önemli üyelerinden biridir.
Mîna Urgan (1915-2005); Gerek yazıp çevirdikleri, gerekse yaşantı tavrıyla kültür hayatımızın en iz bırakan hocalarındandı.
Dünyamız uzayın neresinde? Güneş her zaman böyle sıcak mıydı? Yıldızlara nasıl gidebiliriz? Uzay Atlası bunlar gibi pek çok ilgi çekici konuyu işlerken, Güneş Sistemi’yle ilgili merak ettiğiniz her şeyi anlatıyor. Uzay Atlası’ndaki ayrıntılı fotoğraf ve resimleri inceleyerek, gökyüzünde gördüğünüz her şeyi tanıyabilirsiniz. Haydi uzayda heyecanlı bir geziye başlayalım
Honoré de Balzac (1799-1850): 19. yy Fransız edebiyatının büyük ismi. Edebi kariyerine oyun yazarak başladı. Ancak aldığı eleştiriler neticesinde romana yöneldi. Yirmi yılda 85 romanı tamamladı, öldüğünde arkasında 50 roman taslağı bıraktı. 1830 yılında kurmaca eserlerini Dante’nin İlahi Komedya’sına atıfla İnsanlık Komedyası başlığı altında topladı. Bir kısmı zamanla edebiyatın arketiplerine dönüşen 2000’i aşkın karakter yarattı, tüm bu karakterleri önyargıdan uzak analitik bir yaklaşımla, toplumsal sınıfından yalıtmaksızın ele aldı. Romana kazandırdığı toplumsal ve gerçekçi çerçeve ona gerçekçi romanın kurucusu unvanını kazandırdı. İnsanlık Komedyası’nın Töre İncelemesi ayağında Taşra Yaşamından Sahneler başlığı altında yer alan Vadideki Zambak 1836 yılında yayımlandı. Roman, gençlikten yetişkinliğe uzanan yolu, evli bir kadına duyduğu aşkla kateden Felix’in hikâyesini anlatıyor.
Volkan Yalçıntoklu (1961): Saint-Joseph Lisesi’nde okudu. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü’nü bitirdi. Uzun yıllar kitapçılık yaptı. Fransızca ve İngilizceden çeviriler yapıyor. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Jules Verne, Helene DeWitt, Alan Snow, Richard Maltby Jr., Lyman Frank Baum, Honoré de Balzac, Alexandre Dumas, George Sand, Charles Perrault ve Victor Hugo yer alıyor. Balzac’tan çevirdiği Tılsımlı Deri Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde yayımlandı.
Vadideki Zambak’tan;
Kontes Nathalie de Manerville’e Mektup
İsteğinize boyun eğiyorum. Onun bizi sevdiğinden daha çok sevdiğimiz kadının ayrıcalığı, bize sağduyunun kurallarını boyuna unuturmaktadır…
Jack London ya da doğduğunda kendisine verilen isimle John Griffith, 12 Ocak 1876’da San Francisco’da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçirdi. İlkokul sıralarındayken abonesi olduğu Oakland Kasabası’ndaki kütüphanede “edebi annesi” Ina Coolbirth’ü keşfetti. Yaşamı boyunca eşlik edecek kitap sevgisi, deniz ve tekne tutkusu bu ortamda filizlendi. İlk teknesi Razzle Dazzle’ı ilkokulu bitirdiği yıl aldı ve 15 yaşında kolay para kazanmak için teknesi ile San Francisco Körfezi’nde maceralı bir hayata atıldı.
Kaçak istiridye avladı, Japonya’da fok avlayan bir gemide tayfalık yaptı, ABD’yi bir başına dolaştı. İşsizliğin ve yoksulluğun kol gezdiği yıllarda trenlerde kaçak yolculuk edip, acıktığında dilendi. Genç bedenini hızla kötüye kullanıp, hastalanmıştı. Yaşam tarzını değiştirmeye karar verip Oakland’a döndü liseye başladı; sınavlarını dışarıdan vererek üniversiteye girdi. Yazar olması için başından bir altın macerası geçmesi gerekiyordu. 1897’de altın aramak isteyen binlerce kişi gibi Jack London da Kanada’ya gitti ve bu yolculuk yazarlığının keşfi oldu. Bir yıl kaldığı Klondike hakkında, 1903’te yayınlanan Vahşetin Çağrısı ile 1906’da çıkan Beyaz Diş dahil üç roman ve iki cilt tutan onlarca öykü yazdı. Adını duyurmasını sağlayan kitabı, yayın hakkını 2.000 dolara sattığı VahşetinÇağrısı oldu. Sağlığı kötüleşmeye başladı ve Meksika Devrimi üzerine haber yapmak için eşiyle birlikte çıktığı yolculuktan hastalık yüzünden dönmek zorunda kaldı. 22 Kasım 1916’da geride bıraktığı 15 eseriyle, hayata gözlerini yumdu.
Vahşetin Çağrısı – Kısaltılmış Metin
Buck gazete okumazdı; okusaydı sadece kendisi için değil, güçlü kasları ve uzun tüyleri olan tüm Güneyli köpekler için tehlikenin yaklaşmakta olduğunu bilirdi. Kuzey Kutbu’nun zorlukoşullarında yaşayan insanlar sarı bir maden bulmuşlardı. Bu haber dalga dalga yayılıyorvebinlerce adam kuzeye akıyordu. Bu adamlara köpek gerekiyordu. Sağlam, güçlü, kızakçekebilecek kuvvetli kasları ve kendilerini soğuktan koruyacak kürkleri olan köpekler…
Buck harika bir ortamda doğmuş, zenginlik içinde büyümüştü. Kocaman bir evde yaşıyor, sıcak iklimin keyfini çıkarıyordu. Yetişkinliğe ulaştığında neredeyse evin kralı olmuştu, ama yaşamı bir anda değişti. Artık hayatta kalmak için bütün yeteneklerini kullanması gerekiyordu.
Kitaptan;
Buck gazete okumazdı; okusaydı sadece kendisi için değil, güçlü kasları, sık ve uzun tüyleri olan tüm Güneyli köpekler için tehlikenin yaklaşmakta olduğunu bilirdi. Kuzey Kutbu’nun karanlığındaki insanlar sarı bir maden bulmuşlardı. Buharlı gemiler ve nakliye şirketleri bu buluşu her tarafa duyurdukları için binlerce adam akın akın Kuzey’e, bu kıymetli madeni bulmaya gidiyordu. Bu adamlara köpek gerekiyordu. Sağlam, güçlü, kızak çekebilecek kuvvetli kasları ve kendilerini soğuktan koruyacak kürkleri olan köpekler.
Buck, ışıl ışıl Santa Clara Vadisi’nde büyük bir malikânede yaşıyordu. Buraya .yargıç Miller’ın Mekânı denirdi. Ev yoldan biraz içeride, yarı yarıya ağaçların arasına gizlenmiş haldeydi. Ağaçların arasından, evin dört bir tarafına dolanan geniş, serin veranda göze çarpardı. Göz alabildiğine uzanan çimenlerin dolanıp, upuzun kavakların birbirine sarılmış dallarının altından geçen yoldan gidilirdi eve…
Çehov’un 1889 yılında yazdığı Orman Cini adlı oyunu, daha sonra amaçtan yoksun hayatların çarpıcı biçimde işlendiği Vanya Dayı ’ya dönüştü. Bir çiftlikte toplanmış ve her biri kendi mutsuzluğuna gömülmüş karakterler, atalet içinde, can sıkıntısı ve pişmanlıkla boğuşmaktadır. Kimi yaşlılıktan mustariptir; kimi angaryalarla geçip giden ömrüne, kimi de kaçırılmış fırsatlara hayıflanmaktadır. Bir şeyler ellerinden kayıp gitmiştir, ama hayatlarındaki eksikliğin tam olarak ne olduğu müphemliğini korur. Hiçbir sonuca varmayan iç gözlemler sürüp giderken, bu melankolik atmosferde bir “kahraman” yoktur.
Vanya Dayı kayıp zamana, gerçekleşmeyen umutlara, boşa harcanan hayatlara ve imkânsız aşklara adanmıştır.
ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV (1860-1904): Büyük Rus tiyatro yazarı ve modern öykünün en önemli ustalarından olan Çehov, Rus Gerçekçilik okulunun önde gelen temsilcisidir. Taganrog’da dünyaya geldi. Lisede Yunan ve Latin klasiklerini temel alan bir eğitim gördü. 1879’da Moskova’ya giderek tıp fakültesine yazıldı ve 1884’te doktor oldu. Alacakaranlıkta adlı öykü kitabıyla 1887’de Rus Akademisi tarafından verilen Puşkin Ödülü’nü kazandı. Yaklaşık bin sözcükten oluşan komik kısa öykü türünü başlı başına bir sanat haline getirdi. Ancak 1888’de yayımlanan Bozkır adlı yapıtıyla komik öykülere sırt çevirmiş oldu. Önemli oyunları arasında Ayı (1888), Evlenme Teklifi (1889), Martı (1896), Üç Kız Kardeş (1900) ve Vişne Bahçesi (1903) sayılabilir. Vanya Dayı daha önce Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nden çıkan ve Çehov’un altı oyunundan oluşan Büyük Oyunlar adlı kitapta yayımlanmıştı.
25Veba Yılı Günlüğü
Daniel Defoe (1660-1731): Londra’da varlıklı bir ailede dünyaya geldi. İyi bir akademik eğitimin ardından ticarete atıldı. Çetin ve macera dolu bir ticaret hayatının ardından siyasi yergilerle yazarlığa başladı. Gözü pek bir gazetecilik kariyeri ve pek beğenilen didaktik eserlerinin ardından, 1719 yılında onu dünya edebiyatının başköşelerinden birine yerleştiren Robinson Crusoe romanını yazdı. 1722’de yazdığı ve 1665’de Londra’da yaşanmış olan veba salgınını anlattığı Veba Yılı Günlüğü doğal afetler hakkında kaleme alınmış en etkileyici edebi eserlerden biridir. İnsan doğasını çok iyi tanıyan, güçlü kalemi ve yalın üslubuyla pek çok konuda ilgi çekici eserler veren Defoe, İngiliz romanının kurucuları arasında yer alır.
İris Kantemir: TED Ankara Koleji’ni, DTCF İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Uzun yıllar Almanya’da kaldı. Yurda döndükten sonra ODTÜ, Kadıköy Maarif Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi’nde ders verdi. Cumhuriyet Kitap’ta yazıları yayımlandı. Heinrich von Kleist, Hermann Hesse, Thomas Mann, Max Frisch, Carson McCullers, Amy Tan ve Ketil Bjornstad’tan çeviriler yaptı.
William Shakespeare (1564-1616): Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle dört yüz yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, en ünlü ve en güçlü eserlerinden biri olan Venedik Taciri’nde hemen her karakterle seyirciyi büyülemektedir. Shylock başta olmak üzere her karakterde onca zıtlığı bir arada barındırabilen insan doğası çok büyük bir maharetle sergilenmektedir. Seyirci pek sevdiği bir karakterden, hemen bir sahne sonra nefret ettiğini ve bir tiradıyla tekrar sempati duymaya başladığını hissedebilir. Bu yüzden Venedik Taciri, Shakespeare büyüsünün doruk noktalarından biri olmaya devam etmektedir.
Özdemir Nutku (1931-2019): Türk tiyatrosuna büyük katkıları olan eğitimci ve yönetmen Özdemir Nutku, eleştirmen, yazar ve çevirmen olarak da önemli yapıtlar ortaya koydu. Sahnelediği pek çok oyunun yanı sıra, araştırma, inceleme ve çevirileriyle de ödüller kazandı. Ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da sahneye koyduğu oyunlar, verdiği ders ve konferanslarla tanınmaktadır.