Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Cezasını tamamlayıp Sibirya’dan döndükten sonra Petersburg’da Vremya dergisini çıkarmaya başladı. 1861-1862 yıllarında bu dergide yayımlanan Ölüler Evinden Anılar Dostoyevski’nin Sibirya’da geçirdiği sürgün yıllarının izlenimlerini bütün canlılığıyla yansıtır.
Nihal Yalaza Taluy (1900-1968): Cumhuriyet’in ilk kuşağının önde gelen Rusça çevirmenlerindendir. Dostoyevski ve Tolstoy’un yanı sıra Puşkin, Gogol ve Turgenyev çevirileri de beğeniyle okunan Taluy’un çeviri külliyatı otuz kitabı aşmaktadır.
Edebiyat tarihimizin en önemli yazarlarından Ömer Seyfettin, hikâyeleriyle zamanına ışık tutmuş, edebiyatımızın mihenk taşlarından biri olmuştur.
Yazarın olağanüstü bir duyarlılıkla kaleme aldığı eserleri, tarihin dönüm noktası olan bir bölümünü gelecek nesillere taşımıştır.
Merakla okuyacağınız bu kitapta yazarın özenle seçilmiş hikâyeleri yer almaktadır.
İÇİNDEKİLER
Önemsiz Bir Kadın
Oscar Wilde (1854-1900): İrlandalı dâhi yazar Victoria döneminde edebi zekâsı, ince alaycılığı ve sıra dışı yaşantısıyla 19. yüzyıl estetizm hareketinin Britanya’daki en tanınmış temsilcisi hâline geldi. Şiir, öykü ve oyunlarının yanı sıra Dorian Gray’in Portresi adlı romanıyla ün kazandı. Dönemin katı ahlak anlayışının sonucu olarak cinsel tercihi nedeniyle yargılanıp iki yıl hapse mahkûm edildi. Reading Zindanı Baladı adlı şiir ve ölümünden sonra De Profundis adıyla yayımlanan uzun mektubu bu sırada yazmıştır. Ciddi Olmanın Önemi ile birlikte en tanınmış oyunları arasında yer alan Önemsiz Bir Kadın yazarın zenginlik ve yoksulluk, aşk ve evlilik, masumiyet ve erdem konusunda dönemin muhafazakâr zihniyetine karşı tavır alışının dikkat çekici bir örneğidir. Oscar Wilde özgürlüğe kavuştuktan üç yıl sonra Paris’te yoksulluk içinde öldü.
Pınar Dua Deveci (1985): İstanbul Erkek Lisesi ve İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Almanca ve İngilizceden çeviriler yapıyor. Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde yayımlanan Alman Göçmenlerin Sohbetleri (Goethe) ve Veba Yılı Günlüğü (Daniel Defoe) adlı eserlerin çevirilerine redaktör olarak katkıda bulundu.
Ortalama Dünya tehlikede! Elf Ormanı’ndan etrafa tuhaf bir şeyler yayılıyor. Uçan dolaplar ve gümüş yemek takımları çok huzursuz. Sinsi Doktor Yumuş’un tekinsiz işler yaptığı gün gibi ortada.
Ortalama Dünya sakinlerinin çoğu neler olduğunun farkında değildi. Oysa Tılsımlı Göl’de tek bir büyücü kalmıştı, o da tek bir büyü bilen Bilge Randalf’tı. Üstelik Randalf’ın bu büyüyü de iyi bildiği söylenemezdi. Sonunda büyücüye ilham geldi ve bildiği tek büyüyü yaptı ve bizim dünyamızda sıradan bir delikanlı olan Joe’yu Tılsımlı Göl’deki yüzen evine çekti.
Bu eylemin sonucu gerçekten de şaşırtıcı oldu. Ödevini yapmak için biraz sessizlikten başka bir isteği olmayan Joe, bir anda kahraman oldu – hem de devasa ogreler, ateş saçan ejderhalar ve saldırgan ev eşyalarıyla karşılaşması
gereken bir kahraman!..
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikolay’ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Cezasını tamamlayıp Sibirya’dan döndükten sonra Petersburg’da Vremya dergisini çıkarmaya başladı. Dostoyevski, 1846 yılında yayımlanan Öteki adlı eserinde kişilik bölünmesini, parçalanmış bilincin kurduğu ürkütücü ve tehlikeli dünyayı konu edinmiştir.
Oz Büyücüsü – Kısaltılmış Metin
Artık basmakalıp cinler, cüceler ve perilerle birlikte, yazarların her hikâyeden birtakım ürkütücü dersler çıkarmayı vurgulayarak, tüyler ürpertici ve korkunç olaylar anlatmadığı, yepyeni ’şaşırtıcı hikâyelerin’ zamanı geldi.”
Amerikalı yazar L. Frank Baum, 1900 yılının Nisan ayında, çocuk edebiyatında yeni bir çığır açacak Oz Büyücüsü adlı eserinin ön sözüne bu kelimeleri yazıyordu. Gerçekten de, Kansas’ın uçsuz bucaksız çayırlarının ortasında yaşarken, korkunç bir hortumla Oz Diyarı’na sürüklenen ve olağanüstü maceralar yaşayan Dorothy’nin öyküsü, çocuk edebiyatına modern bir kimlik kazandırdı. Ülkemizde daha çok film olarak tanınan Oz Büyücüsü’nün romanı çok daha sürükleyici, çok daha eğlenceli…
Lyman Frank Baum
(1856-1919)
Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde doğan L. Frank Baum görkemli bir malikânede büyüdü. On iki yaşında askeri akademiye gönderildi, ancak buraya uyum sağlayamadı. Kâbus gibi geçen iki yıldan sonra panik atak krizleri geçirmeye başladı ve eve döndü.
Babası ona ucuz bir baskı makinesi alınca genç yaşta yazmaya başladı. Erkek kardeşiyle birlikte evlerinin adını verdikleri yerel bir gazete hazırlayıp, bu baskı makinesiyle basıyorlardı.
Baum hayatı boyunca 13 roman dizisi, 9 fantastik roman, 83 kısa öykü, 200’den fazla şiir ve sayısız tiyatro oyunu, makale ve deneme yazmıştır.
Eserleri arasında en ünlüsü ve en çok satanı Oz Büyücüsü olmuş, Baum 1919’daki ölümüne kadar on üç Oz Büyücüsü kitabı daha yazmıştır. Oz Büyücüsü yazarın ölümünden 20 yıl sonra 1939’da sinemaya uyarlanmış ve bu film de sinema klasikleri arasına girmiştir.
Parma Manastırı
Stendhal [Marie-Henri Beyle] (1783-1842): Genç yaşta teğmen olarak orduya girdi, Napoléon’un İtalya ve Rusya seferlerine katıldı. Almanya, Avusturya ve Rusya’da çeşitli askerî görevlerde bulundu. Bir dönem Marsilya’da ticaretle uğraştı, Trieste’de bir süre konsolosluk görevini sürdürdü.
Fransız edebiyatında gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Stendhal’in Parma Manastırı romanı aristokrasisi, sarayları, tutkularıyla İtalyan ruhunun muhteşem bir portesini çizer. 1839 yılında yayımlandığı anda başyapıt olarak kabul edilmiş, başta Balzac olmak üzere edebiyat tarihi boyunca çok sayıda romancı tarafından övülmüştür.
Bertan Onaran (1937- 2016): Haydarpaşa Lisesi’ni, İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. İlk çevirilerini 1963 yılında yayımladı. 1964’te Memet Fuat’la tanıştı; eserlerini çevirdiği yazarlar arasına Gide, Sartre, Camus, Mayakovski katıldı. Ardından Saint-Exupery, Marguerite Duras, Albertine Sarrazin, Gilles Martinet’den çeviriler yaptı. Cervantes’in başyapıtı Don Quijote’yi ilk kez tam metin olarak çevirdi. Wilhelm Reich’ın bütün kitaplarını Türkçeleştirdi. André Malraux, Émile Zola, Stendhal, Panait Istrati, Eugène Ionesco, Alain Robe Grillet, Nathalie Sarraute’dan çeviriler yapan Bertan Onaran’ın 1972’de Beauvoir’dan aktardığı Konuk Kız’a TDK çeviri ödülü verildi.