Köyde Bir Yıl
Köyde çok harekeli bir yıl yaşanıyor. Mevsimler değiştikçe yapılacak yeni işler çıkıyor. Kuzular ve buzağılar doğuyor. Ürünler ekiliyor, büyüyor ve hasat yapılıyor. Ayrıca kırsal alanı keşfetmek için yola koyulan yürüyüşçüler, doğada tatil yapmak isteyen kampçılar, geçmişin izini süren arkeologlar ve macera için yola çıkan baloncular da etrafta geziniyor.
Köy yaşamı çok eğlenceli, ama aynı zamanda yorucudur. Ayrıntılı resimler ve ilgi çekici sahnelerle köyde mevsimleri izleyebilir, işler yapılırken gözlemleyebilir, tarım ve hayvancılık hakkında şaşırtıcı şeyler öğrenebilirsin.
Sunum
Bu öyküde, bir köyde yıl içinde neler yaşandığı anlatılmaktadır. Kitaptaki bütün resimler tam olarak aynı bakış açısından yapılmıştır. Ancak her bölümde aynı sahne, yılın farklı dönemlerinde gösterilmektedir…
Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri – Renkli Çocuk Klasikleri
Savaşların mahvettiği yoksul bir ülkede doğan Arthur, taşa saplı kılıcı çıkarmayı başarınca kaderi bir anda değişti. O, efsanedeki Kral’dı ve tüm vatandaşların eşit olduğu mükemmel ülkeyi kuracaktı. Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri efsanesini ilgi çekici renkli resimlerle keşfet.
Dünyaca ünlü bu eser adalet ve eşitlik arayışını efsanevi bir anlatımla aktarıyor.Renkli Çocuk Klasikleri serisinde, en sevilen klasik eserlerin genç okurlar için uyarlamaları yer almaktadır. Edebiyat tarihinin en popüler yazarlarının eserleri, harika resimler ve ilgi çekici bir anlatımla sunulmaktadır.
Kral Lear
William Shakespeare (1564-1616): Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar, Kral Lear’de yozlaşan dünyanın çaresi olmayan çöküşünü ele alır. Bu oyunun kurgusu, karakterleri, felsefeli konuşmaları, evrenselliği ve zaman aşımına uğramayacak insani boyutuyla ortaya çıkan görünüm, Shakespeare’in hiçbir tragedyasında görülmeyen ölçüye ulaşır. Bu tragedyanın yapısına iyice kaynaşmış olan grotesk özellikler, tragedya-komedya ikilemi, Kral Lear’in kendine özgü niteliklerinin başında yer alır.
Özdemir Nutku (1931-2019): Türk tiyatrosuna büyük katkıları olan eğitimci ve yönetmen Özdemir Nutku, eleştirmen, yazar ve çevirmen olarak da önemli yapıtlar ortaya koydu. Sahnelediği pek çok oyunun yanı sıra, araştırma, inceleme ve çevirileriyle de ödüller kazandı. Ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da sahneye koyduğu oyunlar, verdiği ders ve konferanslarla tanınmaktadır.
Sophokles (MÖ 495-406): Yunan tragedyasının en önemli yazarları arasında adı ilkönce hatırlanan Sophokles, konuları işleyişi ve oyundaki karakterleri canlandırılmakta ustalığıyla ayrı bir yere sahiptir. Tiyatro tekniğini geliştirmiş, diyaloglara, dekor ve kostüme önem vermiştir. Tragedyalarında dönemin yazarlarında rastlanmayan derli toplu bir iç yapı görülür. Eserlerinde yazgı sorununu her zaman ön planda tutar. Katıldığı yarışmalarda yirmiden fazla ödül almıştır. Yüz yirmi üç tragedya yazan Sophokles’in eserlerinden sadece Aias, Antigone, Kral Oidipus, Elektra, Trakhis Kadınları, Philoktetes, Oidipus Kolonos’ta günümüze ulaşabilmiştir.
Sophokles’in bütün eserleri Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde yayımlanmıştır.
Bedrettin Tuncel (1910-1980): Hasan Âli Yücel’in kurduğu Tercüme Bürosu’nda üye olarak görev aldı. Ankara Üniversitesi DTCF’de Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Tiyatro Tarihi dersleri verdi. Uzun yıllar UNESCO Milli Komite Başkanlığı’nı yürüttü. Bir süre Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Edebiyat ve tiyatro tarihi konusunda kitaplar yazdı, araştırma ve incelemeler yayımladı. Bedrettin Tuncel, Molière, Musset, Camus gibi pek çok önemli yazarın eserlerini Türkçeye kazandırdı.
19. yüzyıl klasik Rus edebiyatı geleneğini öncüllerinden devralan Maksim Gorki, sosyalist gerçekçi yaklaşımın öncüsü olarak Sovyet edebiyatında yeni ufuklar açmıştır. 20. yüzyıl başlarında Anton Çehov’un etkisi altına girmiş; onun sayesinde Moskova Sanat Tiyatrosu’nun iki önemli şahsiyeti Konstantin Stanislavski ve Vladimir Nemiroviç-Dançenko ile tanışmıştır. Gorki’nin tiyatro alanına ilk adım atışı da Moskova Sanat Tiyatrosu için yazdığı Küçük Burjuvalar ile olur.
Oyunun arka planında bilinçlenen işçi sınıfının ve yaklaşan 1905 devriminin ayak sesleri duyulur. Gorki o güne dek klasik geleneği çok güçlü olan Rus tiyatrosuna, Çehov’un deyişiyle “sosyopolitik bir ufuk armağan eder” ve bizi o dönemde “yepyeni bir insan” olarak dikkat çeken, entelektüel açıdan kendini yetiştirmiş bir işçi olan Nil karakteriyle tanıştırır.
MAKSİM GORKİ (1868-1936): Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov olan yazar, Nijni Novgorod’da doğdu. Küçüklüğü Astrahan’da geçti. Beş yaşındayken babası ölüp, annesi yeniden evlenince Nijni Novgorod’a dönerek, orada anneanne ve dedesi tarafından büyütüldü. Dedesinin zoruyla sekiz yaşında çalışmaya başladı ve ayakkabı tamirciliğinden bulaşıkçılığa çok sayıda işte çalıştı. İlk öykülerini Tiflis’teki yerel gazetelerde yayımladı. İlk romanı Foma Gordeyev 1899’da, Rus devrimci hareketine adadığı Ana adlı romanı ise 1906’da yayımlandı. 1906’da Rusya’dan ayrılarak, yedi yıl boyunca siyasi sürgün yaşamı sürdü. 1921-28 yılları arasında İtalya’da yaşayan Gorki, 1929’da kesin olarak SSCB’ye döndü ve ölümüne dek orada yaşadı. Yazarın önemli yapıtları arasında 1913-23 yılları arasında yayımlanan Çocukluğum, Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim’den oluşan otobiyografik üçlemeyle, Ayaktakımı Arasında (1902), Tolstoy’dan Anılar (1967) ve Artamonovlar (1925) bulunmaktadır.
Küçük Deniz Kızı – Kısaltılmış Metin
Deniz halkının kralı, derinlerdeki muhteşem sarayında altı kızıyla birlikte yaşıyordu. Kızların hepsi çok güzel ve yetenekliydi, ama en küçük kız diğerlerinden biraz farklıydı. Ablaları çevreleriyle çok kolay iletişim kurarken, küçük kız çekingen ve sessizdi.
Deniz altındaki yaşam çok eğlenceli olmasına karşın, küçük deniz kızının aklı fikri insanların dünyasındaydı. Ablaları da dış dünyayı merak ediyorlardı, ancak olgunlaşıp dünyayı gördükçe bu merakları geçmişti. Küçük kız ise giderek daha da meraklanıyor, insanların arasına karışmak istiyordu. Sonunda kararını verdi, kıyıya çıkıp insanlarla birlikte yaşayacaktı.
Dünyanın en ünlü hayali karakterlerinden biri olan Küçük Deniz Kızı’nın maceralarını bir solukta okuyacaksınız.
Küçük Kadınlar
Küçük bir kentte yaşayan March ailesinin çok farklı karakterlerde dört kızı vardır. Kızların en büyüğü o kadar güzel ve zariftir ki, çevrenin dikkati her zaman onun üzerindedir. Ortanca kızlardan biri heyecanlı ve haşarı bir çılgın, diğeri ise melek gibi bir kalbi olduğu yüzünden okunan yumuşak huylu bir genç hanımdır. En küçükleri ise daha ilk gençliğe bile ulaşamamasına karşın tam bir küçük hanımefendidir. Ailenin mutlu yaşamı, babalarının savaşa gitmesiyle gölgelenir. Ancak kızlar, çok akıllı bir kadın olan annelerinin önderliğinde yaşamlarını sürdürürken, çocukluğun ve genç kızlığın keyfini çıkarırlar. Hele yan komşuları olan zengin beyefendi ve haşarı torunu Laurie ile arkadaşlık kurduktan sonra yaşamları çok daha renkli bir hâle gelecektir.
Küçük Kadınlar, March ailesinin ve dostlarının asla eskimeyen ve her dönemde büyük bir beğeniyle okunan öyküsüdür. Kitabın yazarı Louisa May Alcott kendi yaşam öyküsü üzerine kurmuş olduğu Küçük Kadınlar’da zor koşullarda bile mutlu bir yaşam sürdürülebileceğini anlatmıştır. Eser birçok defa oyun, müzikal ve hatta opera olarak sahnelenmiş, filme çekilmiş ve çizgi film olarak işlenmiştir.
1. BÖLÜM
Uzun zaman önce, Amerika kıtasında büyük bir dram yaşanıyordu. Birleşik Amerika ikiye bölünmüş ve iç savaş çıkmıştı. Ülkenin güneyiyle kuzeyi birbirine saldırıyordu.
Bu korkunç dönemde ayakta kalmak ve hayata devam edebilmek için çabalayan dört kız kardeş, her şeye rağmen umutlarını koruyorlardı. Noel’den bir gün önce lapa lapa yağan karın altında küçük bir ev, onca soğuğa karşın sıcaklığını kaybetmemişti. Evde ocağın etrafında dört genç kız toplanmış annelerini bekliyorlardı.
Aile içinde Meg diye çağırılan Margaret, henüz on altı yaşındaydı. Kumral, gür saçları omuzlarına dökülüyordu. Kocaman sevimli gözleriyle çok güzel bir kızdı. On beş yaşındaki Josephine yani Jo, çok hareketli bir karaktere sahipti. Parlak siyah saçları iki örgü hâlinde omuzlarından aşağı salınmıştı. Tam bir kitap kurdu olan Jo, neşeli kıpır kıpır hâliyle ve müthiş yazarlık yeteneğiyle herkesi şaşkına çevirirdi. Herkesin Beth diye çağırdığı Elizabeth henüz on üç yaşında çekingen ve sessiz bir kızdı. Son derece yumuşak kalpliydi ve evin kıymetlisiydi. Kardeşlerin en küçüğü ise Amy’ydi. Lüle lüle sarı saçlarının ışıltısı, masmavi gözlerini öne çıkarıyordu.
Jo kızıl alevlerden gözlerini ayırdı.
-Bu çok üzücü, hediyesiz bir Noel, gerçek Noel sayılmaz ki.
Meg içini çekerek:..