Bahçemizdeki kiraz ağacının altında bir kovuk var. Kovukta birilerinin yaşadığına eminim…
Bu bir farenin yuvası olabilir mi?
Belki bir tilki kovuğudur!
Hatta belki de bir ejderhanın mağarasıdır!
Rebecca Cobb’dan harika resimlerle süslenmiş eğlenceli bir öykü.
Duvara monte özelliği ile yer tasarrufu sağlamanıza yardımcıdır. Ufak Alanlarınızda değerlendirmenize uygundur.
Üründe renk çeşitliliği mevcut olup birinci sınıf melamin yonga kaplama ile üretilmiştir.
Stendhal [Marie-Henri Beyle] (1783-1842): Genç yaşta teğmen olarak orduya girdi, Napoléon’un İtalya ve Rusya seferlerine katıldı. Almanya, Avusturya ve Rusya’da çeşitli askerî görevlerde bulundu. Bir dönem Marsilya’da ticaretle uğraştı, Trieste’de bir süre konsolosluk görevini sürdürdü. Fransız edebiyatında gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Stendhal’in Kırmızı ve Siyah adlı bu büyük eseri ilk kez 1830 yılında yayımlandı. Roman, romantik başkahramanı Julien Sorel’in korku ve tutkularını merkeze alarak, Napoléon’un sürgüne gönderilmesi sonrasında başlayan Restorasyon Dönemi’nin eksiksiz bir portresini çizer. Kırmızı ve Siyah, karakterlerinin güçlü ve teknik açıdan zamanının çok ilerisinde kabul edilen psikolojik tasvirleri ile de Stendhal’a psikolojik romanın mucidi unvanını kazandırmıştır.
Bertan Onaran (1937): Haydarpaşa Lisesi’ni, İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyat Bölümühafta‘nü bitirdi. İlk çevirilerini 1963 yılında yayımladı. 1964’te Memet Fuat’la tanıştı; eserlerini çevirdiği yazarlar arasına Gide, Sartre, Camus, Mayakovski katıldı. Ardından Saint-Exupery, Marguerite Duras, Albertine Sarrazin, Giles Martinet’den çeviriler yaptı. Cervantes’in başyapıtı Don Quijote’yi ilk kez tam metin olarak çevirdi. Wilhelm Reich’ın bütün kitaplarını Türkçeleştirdi. Andre Malraux, Emile Zola, Stendhal, Panait Istrati, Eugene Ionesco, Alain Robe Grillet, Nathalie Sarraute’dan çeviriler yapan Bertan Onaran’ın 1972’de Beauvoir’dan aktardığı Konuk Kız’a TDK çeviri ödülü verildi.
Kış Masalı
William Shakespeare (1564-1616): Oyunları ve şiirlerinde insanlık durumlarını dile getiriş gücüyle yaklaşık 400 yıldır bütün dünya okur ve seyircilerini etkilemeyi sürdüren efsanevi yazar. Konusunu Robert Greene’in ilk kez 1588’de basılan Pandosto adlı yapıtından alan Kış Masalı, ilk üç perdede dramatik bir yoğunluğa, son iki perdede ise fantastik bir gerçekliğe sahiptir. Tür açısından sınıflandırılması oldukça zor olan bu oyunun ilk temsili 1611 yılında sarayda gerçekleşmiştir. Oyunun başkişisi Kral Leontes’in Shakespeare’in yazınsal evrenindeki diğer kralların kaderlerine benzemeyen kaderinde, I. James’in tahta geçişiyle başlayan mutlak monarşi döneminin izleri görülebilir.
Özdemir Nutku (1931-2019): Türk tiyatrosuna büyük katkıları olan eğitimci ve yönetmen Özdemir Nutku, eleştirmen, yazar ve çevirmen olarak da önemli yapıtlar ortaya koydu. Sahnelediği pek çok oyunun yanı sıra, araştırma, inceleme ve çevirileriyle de ödüller kazandı. Ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da sahneye koyduğu oyunlar, verdiği ders ve konferanslarla tanınmaktadır.
Kısa Öykünün Büyük Ustaları – İngiliz ve Amerikan Edebiyatında
Kısa Öykünün Büyük Ustaları – İngiliz ve Amerikan Edebiyatında
Öykü, dünyanın en eski sanatlarından biri. İnsanlar, en eski çağlardan başlayarak birbirlerine öykü anlatmadan edememişler. Homeros destanlarından Kutsal Kitaplara; Binbir Gece Masalları’ndan Decameron’a pek çok yapıt da, söylenceler ve masallar da hep öyküler anlatır bize. Yüzyılların imbiğinden süzülen kısa öykünün apayrı bir edebiyat türü olarak günümüzdeki biçimine bürünmesi ise 19. yüzyılı bulur. Celâl Üster’in yıllar içinde belleğinde iz bırakmış kısa öyküleri bir araya getirdiği bu seçki; İngiliz ve Amerikan edebiyatının büyük ustalarının yapıtlarından bir güldeste. Edgar Allan Poe, Herman Melville ve O. Henry’den Chesterton, James Joyce, Oscar Wilde, Virginia Woolf ve Katherine Mansfield’e, öykü sanatının 19. yüzyıldan 20. yüzyıla evrilişinden bir kesit. Kısa öykünün en güzel örnekleri Üster’in kotardığı yetkin çevirileriyle dilimizde hayat buluyor.
Celâl Üster; İngiliz Erkek Lisesi, Robert Academy ve İÜ Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenim gördü. 1983’te George Thomson’ın Tarihöncesi Ege adlı kitabının çevirisiyle Azra Erhat Çeviri Ödülü’ne değer görüldü. 1970’lerin başından bu yana aralarında Robert Louis Stevenson, Yaroslav Haşek, George Orwell, Juan Rulfo, Iris Murdoch, Maria Antonietta Macciocchi, Mario Vargas Llosa, Roald Dahl, Jorge Luis Borges, Paulo Coelho ve John Berger’ın yapıtlarının da bulunduğu 80’e yakın kitabı dilimize çevirdi. Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinin Kültür editörlüğünü üstlendi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda değişim rüzgârları 19. yüzyıl başından itibaren güçlenmiş, çağdaşlaşma gereksinimi giderek vazgeçilmez bir hal almıştır. Sultan III. Selim’le başlayan bu süreçte önemli kilometre taşlarını oluşturan Islahat ve Tanzimat fermanları; onların peşinden gelen Jön Türk hareketi ve II. Meşrutiyet devrimi, son noktada Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet devrimleriyle taçlanırken altı yüzyıllık bir imparatorluktan modern bir devletin doğuş öyküsü de şekillenmiştir. Ama bu öykünün içinde ileriye doğru her adım büyük mücadeleler ve acılar pahasına atılmış, reform ve hürriyet coşkularını istibdat dönemleri, görece istikrar ve huzur umutlarını bitmek bilmeyen yıkıcı savaşlar izlemiş, devrimler ve karşı-devrimler peşpeşe sıralanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi de gelgitlerle ilerleyen bu çağdaşlaşma serüveninin parçası olmuştur.
Yakın tarihimiz ve İttihat ve Terakki üzerine değerli çalışmalarıyla tanıdığımız Prof. Dr. Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi’nde, 19. yüzyıl başındaki ilk reform çabalarından 2000’li yıllar Türkiye’sine kadar uzanan bu çalkantılı süreci son derece kolay okunan ve akılda kalan bir özet halinde okuyucuya sunuyor.
Tarihini okuyarak bugününü anlamak isteyenler için bir başucu kitabı…
Prof. Dr. Sina Akşin (1937) 1955’te Robert Kolej’den, 1959’da İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. ABD’de Fletcher School of Law and Diplomacy‘de yüksek lisans çalışmalarını yaptı. 1961-67 yıllarında Robert Kolej Yüksek Okulu İnsan Bilimleri Bölümü’nde Uygarlık Tarihi dersleri verdi. 1969’da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Türk Siyasal Hayatı Kürsüsü’ne girdi, 1975’te doçent, 1989’da profesör unvanlarını aldı. Bugüne kadar yayımlanmış kitaplarından bazıları: Şeriatçı Bir Ayaklanma. 31 Mart Olayı; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele; Jön Türkler ve İttihat ve Terakki; Yakın Tarihimizi Sorgulamak; Türkiye Tarihi, 5 c. (yay. yön.)
Köpek Kalbi
Bulgakov Köpek Kalbi’nde sokak köpeği Şarik’in öyküsünü anlatır. Dünya çapında bir bilim insanı olan Profesör Filipoviç, evine götürüp beslediği Şarik’i ameliyat ederek, er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirir. Köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür. Şarik insan haliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de, Sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinebilecektir.
Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden Köpek Kalbi, Bulgakov’un en çok tartışılan yapıtıdır.
MİHAİL AFANASYEVİÇ BULGAKOV (1891-1940): Mizah yeteneği ve keskin yergileriyle tanınan Rus yazar Kiev’de dünyaya geldi. Kiev Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1916’da mezun oldu. Çeşitli öykülerinden sonra 1924’te Gogolvari bir bürokrasi yergisi olan Şeytanname adlı yapıtı yayımlandı. İç Savaş sırasında bir grup Beyaz Ordu subayının başından geçenleri anlatan ve 1925’te tefrika olarak yayımlanan Beyaz Muhafız adlı romanı, resmi çevrelerden büyük tepki gördü. Bulgakov bu romanını Turbin Günleri adıyla oyunlaştırdı. 1926’da sahnelenen oyun çok geçmeden yasaklandı. Ancak Stalin’in bu oyuna olan sevgisi hem eserin yeniden sahnelenmesini hem de Bulgakov’un SSCB’de hayata tutunmasını sağladı. Buna rağmen Sovyet yaşam tarzına yönelik sert eleştirilerinin yetkililerin kabul edemeyeceği bir noktaya varmasıyla, 1930’a doğru yapıtlarının yayımlanması fiilen yasaklandı. Ölümüne dek edebiyat çevrelerince dışlanmasına karşın, başyapıt niteliğinde ürünler verdi. Moskova Sanat Tiyatrosu’nun perde arkasını acımasızca yeren Bir Ölünün Notları: Teatral Bir Roman (1965) ile Usta ve Margarita (1966-67) bu başyapıtlar arasındadır.
Köpük’ün Pıtır adında küçük bir kız kardeşi vardı. Pıtır çok sevimli, ama biraz yaramazdı.
Bam! diye minik kar kulübesinin üzerine atlardı. Foşur! diye suya dalardı. Bu yaramazlıklardan bıkan Köpük bazen, ‘Keşke Pıtır başka yerde oynasa,’ diye düşünürdü.
Günlerden bir gün, iki kardeş kar fırtınasına yakalandılar. Acaba Köpük kardeşini fırtınadan kurtarıp, ne kadar harika bir ağabey olduğunu kanıtlayabilecek mi?
Kardeş kıskançlığını yenme gelişimini sağlayan bu kitap karlar altında geçen sımsıcak bir hikâye anlatıyor.
Korku
Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer.
Korku insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt.
Stefan Zweig (1881-1942): Roman, şiir, öykü, deneme ve oyun gibi farklı türlerde yetkin ürünler veren yazar, Viyana’da doğdu. Avusturya, Fransa ve Almanya’da öğrenim gördü. Yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık eden Zweig, 1913’te Salzburg’a yerleşti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden bu kentten ayrıldı. Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti. 1942’de karısıyla birlikte intihar etti. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürmüştü. Önemli denemeleri arasında Balzac, Dickens ve Dostoyevski’yi konu aldığı Drei Meister (1920; Üç Büyük Usta); Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi incelediği Der Kampf mit dem Dämon (1925; Kendileriyle Savaşanlar) ile Casanova, Stendhal ve Tolstoy’la ilgili Drei Dichter ihres Lebens (1928; Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar) sayılabilir. Yazara ün kazandıran bir başka yapıtı Sternstunden der Menschheit’tır (1928; Yıldızın Parladığı Anlar). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini yazmıştır. Çok sayıda yapıtı arasında Verwirrung der Gefühle (1925; Karmaşık Duygular) adlı bir öykü kitabıyla, Ungeduld des Herzens (1938; Sabırsız Yürek) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur.