Karmaşık Duygular
Zweig insani duyguları büyük bir ustalıkla çözümleyebilmesini keskin gözlemciliğine ve psikolojik derinliğine borçludur. Benzersiz maceralar, büyük sırlar, marazi saplantılar, duygusal ikilemler ve gerilimler, bu sayede çağları aşarak, her devrin okuruna hitap edebilen anlatılara dönüşür. Bu derlemedeki novella ve öykülerinde de, duygudaşlığı elden bırakmadan insan doğasının en iyi ve en kötü yanlarını gözler önüne serer. Bunlar sevgiye, ölüme, yitirilen ve yeniden canlanan umuda, yeniden kazanılan inanca, gençliğe ve insanın kendini keşfine dair yapıtlardır.
STEFAN ZWEIG (1881-1942): Roman, şiir, öykü, deneme ve oyun gibi farklı türlerde yetkin ürünler veren yazar, Viyana’da doğdu. Avusturya, Fransa ve Almanya’da öğrenim gördü. Yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık eden Zweig, 1913’te Salzburg’a yerleşti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden bu kentten ayrıldı. Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti.
1942’de karısıyla birlikte intihar etti. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürmüştü.
Önemli denemeleri arasında Balzac, Dickens ve Dostoyevski’yi konu aldığı Drei Meister (1920; Üç Büyük Usta); Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi incelediği Der Kampf mit dem Dämon (1925; Kendileriyle Savaşanlar) ile Casanova, Stendhal ve Tolstoy’la ilgili Drei Dichter ihres Lebens (1928; Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar) sayılabilir. Yazara ün kazandıran bir başka yapıtı Sternstunden der Menschheit’tır (1928; Yıldızın Parladığı Anlar). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini yazmıştır. Çok sayıda yapıtı arasında Ungeduld des Herzens (1938; Sabırsız Yürek) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur.
İçindekiler;
Herman Melville (1819-1891): Amerikan edebiyatının en büyük yazarlarından biridir. Küçük yaşta çalışmak zorunda kaldı, dört yılını denizlerde geçirdi. Bu tecrübesi tüm eserlerine, özellikle de en büyük eseri sayılan Moby Dick’e yansıdı. Moby Dick, Kâtip Bartleby, Benito Cereno, Billy Budd gibi bugün hepsi birer klasik olan eserler vermesine rağmen yaşarken pek ilgi görmeyen Melville, yirminci yüzyılın ilk yarısında âdeta yeniden keşfedildi. İlk kez 1853 yılında Putnam’s Monthly Magazine’de tefrika edilen Kâtip Bartleby, 1856’da Piazza Tales adlı hikâye kitabında yayımlanmıştır. Melville bu kısa ama çarpıcı hikâyesinde “en iyi hayat en kolay hayattır inancına derinden bağlı” bir Wall-Street avukatının, “yapmamayı tercih eden” Bartleby’yi işe almasıyla bu inancının ve hayatının temellerinden sarsılmasını anlatır. Yirminci yüzyıl edebiyatını derinden etkileyen Bartleby dünya edebiyatının simge karakterlerinden biri, hayata karşı takınılan alabildiğine net bir tavrın ismidir. Kâtip Bartleby bir reddedişin, bir direnişin, nihayet insanın kendisi olarak kalma iradesinin ölümsüz simgesidir.
Hamdi Koç (1963): İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Hokka dergisinin yayın kurulunda bulundu. 1992’de Çocuk Ölümü Şarkıları’ndan başlayarak hemen her yapıtıyla dikkati çeken Hamdi Koç’un o tarihten bu yana altı romanı ve 2010 yılında Rüyalarıma Giren Kadın adıyla denemeleri yayımlandı. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında W. Shakespeare, W. Faulkner, S. Beckett, J. Joyce ve J. Austen yer alıyor.
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar
Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar’da pek çok açıdan birbirinden farklı üç yazarın, Casanova, Stendhal ve Tolstoy’un hikâyesini anlatıyor. Bu üç farklı şahsiyetin yaşamlarını biyografik, duygusal, felsefi ve insani bir yönden gözlemliyor. İlk bakışta Casanova gibi rahat, ahlak kurallarına uymayan bir çapkınla, yaptığı ve yapmadığı her davranışın kökenini kendi Ben’inde arayan bir yazar olan Stendhal ve ahlak savunucusu, gerçek bir sanatçı olan Tolstoy’un yaşam öykülerini aynı kitapta bulmak şaşırtıcı gibi görünse de Zweig bu üç ismi “Kendi Ben’lerinin dünyasını evrene açmayı, sanatlarının en önemli görevi görmek” ortak paydasında buluşturuyor.
Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar Zweig’in bütün eserlerine hâkim olan derin bir edebiyat ve felsefe tadıyla yoğrulmuştur.
Stefan Zweig 20 Ekim 1881’de Viyana’da doğdu. 1920-1928 yılları arasında yazdığı Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle Savaşanlar büyük ses getirdi. Hayatı boyunca her tür resmi ödülü reddeden Zweig 1940 yılında bir konferans için Güney Amerika’ya gitti ve hayatını orada sürdürdü. Zweig, 23 Şubat 1942 yılında ikinci eşi Elisabeth Charlotte ile birlikte, yarattığı birçok roman kahramanı gibi savaşın neden olduğu derin bir umutsuzluk duygusuyla ölümü seçti.
İçindekiler
Sunuş
Stefan Zweig’ın Hayatı ve Eserleri
Giriş
CASANOVA
Genç Casanova’nın Portresi
Maceraperestler
Eğitim ve Yetenek
Yüzeyselliğin Felsefesi
Homo Eroticus
Karanlıktaki Yıllar
Yaşlı Casanova’nın Portresi
Kendini Anlatma Konusunda Bir Deha
STENDHAL
Yalan Söyleme Zevki ve Gerçeğe Olan Aşkı
Portresi
Hayatının Filmi
Ben ve Ben’in Dışındaki Dünya
Sanatçı
De Voluptate Psychologica
Kendini Anlatması
Günümüzde Stendhal
TOLSTOY
Başlangıç
Portresi
Sağlıklı Bir Beden ve Ölüm Korkusu
Sanatçı
Kendini Anlatması
Bunalım ve Dönüşüm
Yapay Hıristiyan
Öğretisi ve Çelişkili Yanları
Öğretisini Gerçekleştirme Uğruna Verdiği Savaş
Tolstoy’un Yaşamından Bir Gün
Nihai Karar ve Yücelme
Tanrı’ya Kaçış
Sonsöz
Kendileriyle Savaşanlar / Hölderlin – Kleist – Nietzsche
Stefan Zweig, Kendileriyle Savaşanlar’da Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin yaşamöykülerini anlatıyor. Bu üç yazarın yaşamlarının ortak yanı, mizaçlarını belirleyen neredeyse tabiatüstü bir güçle bitmek bilmeyen bir iç mücadeleyi sürdürmeleridir. İçlerindeki bu güç, yaşamlarının birer tragedya olarak sürüp, öyle sona ermesine neden olmuştur. Yazar, Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’nin yaşamöykülerini çağdaşları Goethe’nin hayatından kesitlerle birlikte ele almıştır. Goethe’nin karşı kutbu oluşturan hayatı algılayışı, biçimleyişi ve hayatla yaratıcılık arasında kurduğu bağ, sergilenen yaşamların farklılıklarını daha belirgin hale getirmektedir.
Zweig, Kendileriyle Savaşanlar’da yaratıcılık serüveni, anlaşılma sorunu ve sanatçının çevresine karşı tutumunu gerçeğe bağlılıktan ayrılmadan, derin bir duyarlılıkla işlemiştir.
STEFAN ZWEIG 20 Ekim 1881’de Viyana’da doğdu. 1920-1928 yılları arasında yazdığı Üç Büyük Usta, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Kendileriyle Savaşanlar büyük ses getirdi. Hayatı boyunca her tür resmi ödülü reddeden Zweig 1940 yılında bir konferans için Güney Amerika’ya gitti ve hayatını orada sürdürdü. Zweig, 23 Şubat 1942 yılında ikinci eşi Elisabeth Charlotte ile birlikte, yarattığı birçok roman kahramanı gibi savaşın neden olduğu derin bir umutsuzluk duygusuyla ölümü seçti.
İçindekiler
Giriş
HÖLDERLIN
Kutsal Koro
Çocukluğu
Tübingen’deki Portre
Şairin Görevi
Şiirin Miti
Phaeton ya da Heyecan
Dünyaya Çıkış
Tehlikeli Karşılaşma
Diotima
Karanlıkta Bülbül Ötüşü
Hyperion
Empedokles’in Ölümü
Hölderlin Şiiri
Sonsuzluğa Düşüş
Mor Karanlık
Scardanelli
Zamanda Yeniden Diriliş
HEINRICH VON KLEIST
Kovalanan
Portresizin Portresi
Duygunun Patolojisi
Hayat Planı
İhritas
Drama Zorlanmak
Dünya ve Varlık
Anlatıcı
Son Bağlantı
Ölüm Tutkusu
Çöküşün Müziği
FRIEDRICH NIETZSCHE
Kahramanları Olmayan Tragedya
Çifte Portre
Hastalığın Mazereti
Bilginin Don Juan’ı
Dürüstlük Tutkusu
Kendine Doğru Dönüşümler
Güney’in Keşfi
Müziğe Kaçış
Yedinci Yalnızlık
Uçurumun Kıyısındaki Dans
Özgürlük Vaizi
Kerem ile Aslı
Kerem ile Aslı temel yapısının 16. yüzyılda Kerem Dede ya da Âşık Kerem adlı bir âşığın şiirleriyle oluştuğu sanılan ve günümüzde de halk anlatıları arasında en iyi bilinenlerden biridir. Öykü ayrı dinden olan iki sevgilinin kavuşamayışı ekseninde ilerler. Bu kitapta Anadolu ve Azerbaycan versiyonlarının benzerlikleri ve farklılıkları sergilenmektedir.
İsa Öztürk (1926); Cumhuriyet aydınlanmasının Köy Enstitüleri kökenli en önemli çevirmenlerindendir. Fen bilgisi öğretmenliği ve avukatlığının yanısıra, uzun yıllar başta Meydan Larousse olmak üzere belli başlı ansiklopedilerin yazı ve çeviri kurullarında çalıştı. Fransızcadan Diderot, eski edebiyatımızdan Evliya Çelebi / Seyahatname – Seçmeler ve Azerbaycan Türkçesinden Köroğlu Destanı gibi yapıtları çevirdi ve yayına hazırladı.
Molière [Jean-Baptiste Poquelin] (1622-1673): Clermont Koleji’nde Latin ve Yunan dili ve edebiyatı dersleri aldı. Hukuk öğrenimi gördü, 1641’de kabul edildiği barodan ayrıldı. Zamanını ve dehasını tiyatroya adadı. Ölene dek, yani otuz yıl boyunca tiyatro eserleri yazdı, yönetti ve temsillerde rol aldı. Klasik Fransız komedyasının kurucusu olarak kabul edilmesini sağlayan bir gelenek yaratmayı başardı. IV.Mehmet’in elçisi olarak Paris’e gelen ve görkemli bir törenle karşılanan Süleyman Ağa Fransız sarayının ihtişamına beklenen ilgiyi göstermeyince, XIV. Louis bu ilgisizliğin intikamını almak için, Molière’e oyun sipariş eder. Ortaya gülünç bir Türk balesiyle sonlanan eğlenceli bir hiciv çıkar. Burjuva Mösyö Jourdain’in asilzade olma yolundaki umutsuz ve gülünç mücadelesini anlatan, XIV. Louis’nin en çok güldüğü Molière oyunu unvanını kazanan Kibarlık Budalası ilk kez 14 Ekim 1670’te Chambord’da, aynı yıl 28 Kasım’da ise, sarayda kralın huzurunda oynanmıştır.
Berna Günen (1979): Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Galatasaray Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okurken Robert Schuman Bursu’na hak kazandı ve eğitimine Fransa’da Institut d’Etudes Politiques de Paris’de (Sciences Po) devam etti. Aynı okulda 20. Yüzyıl Avrupa Tarihi üzerine lisans, yüksek lisans ve doktora yaptı. İngilizce ve Fransızcadan çeviriler yapmaktadır.