İnci Saçlarını Yıkıyor – Gözyaşı akıtmadan!
İnci küvette oynamayı çok seviyordu. Ama saçlarının yıkanmasından hiç mi hiç hoşlanmıyordu! Neyse ki İnci’nin ve annesinin o kadar harika fikirleri vardı ki, banyo yapmak ve saç yıkamak eğlenceli bir hale geliyordu.
Bu kitap çocuklara banyo yapmakla ilgili sorunlarını yenmeleri için yardımcı oluyor.
İnci kum havuzunda yalnız başına oynamaktan sıkıldı. O sırada bahçe kapısından çıkan komşunun kedisini takip etti. Hem de yalnız başına dışarı çıkması yasak olduğu halde! Ve birden karşısına bir adam çıktı. Adam kendisiyle gelirse İnci’ye bir kedi yavrusu hediye edeceğini söyledi. Ama İnci bunu kabul etmedi.
Çünkü bildiği bir şey vardı: Yabancılarla asla bir yere gidilmez!
Bu eğitici kitap çocukları korkutmadan, yabancılara güvenmemeleri ve aile üyelerinden başkalarıyla bir yere gitmemeleri gerektiğini öğretiyor.
İnşaat Sahasında Bir Yıl
Kamyonlar, kepçeler, greyderler, beton mikserleri ve vinçler planlı bir şekilde çalışıyor. Temeller kazılıyor, duvarlar yapılıyor, yerlere fayans, plastik ve ahşap malzeme döşeniyor, çatılar yerleştiriliyor.
Bina yapmak çok sayıda uzmanın bir arada çalıştığı, proje ve program gerektiren bir iştir. Ayrıntılı resimler ve ilgi çekici sahnelerle yeni okul binasının yapımında profesyonellerin çalışmalarını izleyebilir, şaşırtıcı bir maceraya katılabilirsin.
Alfred Adler, büyük yankı uyandırmış bu kitabında, can alıcı bir soruna parmak basmıştır: insan kişiliğinin gelişmesinde aşağılık duygusunun ve bu duyguyu gidermek için gösterilen çabaların önemi. Aşağılık duygusuna kapılan çocuk, belli bir davranış kalıbını benimsemekte ve bu davranış kalıbı onun bütün kişiliğine biçim vermektedir. Böylece, toplum içerisinde hem kendilerine hem de çevrelerine zarar veren ve toplumun uyumlu bir şekilde işlemesini engelleyen bazı insanlar çıkmaktadır ortaya. Bu gibi kimselerle karşılaşınca onlara kızarız, alınırız, güceniriz. Oysa bu öfkelerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü kendi içimize bakmayı biliyorsak bu sinirlendirici özelliklerin en azından kısmen bizde de bulunduğunu görmezlikten gelemeyiz. Sorunlar, temeldeki psikolojik gerçeklerden kaynaklanmaktadır. Toplumda uyumlu bir evliliğin, mutlu bir aile hayatının, huzurlu bir iş çevresinin, sürekli bir arkadaşlığın, sağlam bir dostluğun bu derece az olması, büyük ölçüde, bu psikolojik gerçekleri bilmemekten ileri gelmektedir. Alfred Adler’in önemi de, işte bu noktada ortaya çıkmaktadır.
Alfred Adler (1870-1937) çağımızın en önde gelen psikologlarından biridir. Meslek hayatının ilk yıllarını Viyana’da geçirmiş ve 1910 yılına kadar Sigmund Freud’la birlikte çalışmıştır. 1910-1911 yıllarında Freud çevresindeki gruptan ayrılıp bazı noktalarda tamamen farklı yeni bir sistem ortaya atmıştır. Bireysel Psikoloji adını verdiği sistemini kamuoyuna yaymak için Avrupa ve ABD’nin birçok kentinde sosyal hizmet görevlilerine, öğretmenlere, doktorlara ve halka konferanslar veren Adler, “çocuk yönetimi” klinikleri de kurmuştur. Herkesin anlayabileceği sade ve açık bir üslupla kaleme alınmış, birçok dile çevrilmiş ve tekrar tekrar basılmış eserleriyle çağımızın en çok okunan psikologlarından olan Alfred Adler’in yayımlanmış kitaplarından bazıları şunlardır: The Neurotic Constitution (1917); Study of Organ Inferiority and Its Psychical Compensation (1917); Practise and Theory of Individual Psychology (1927); Problems of Neurosis (1929); The Science of Living (1929); The Pattern of Life (1930); Social Interest (1939).
David Hume (1711-1776): İskoçyalı filozof ve tarihçi. 12 yaşında kaydolduğu Edinburgh Üniversitesinde hukuk eğitimi alsa da, felsefenin büyüsüne kapıldığından eğitimini yarıda bıraktı. İlk eseri Treatise of Human Nature 1739-1740 yıllarında yayımlandı. 1748 yılında ünlü soruşturmalarının ilk versiyonu olan Philosophical Essays Concerning Human Understanding eseri yayımlandıysa da pek ilgi görmedi. Kütüphane müdürüyken yazmaya başladığı altı ciltlik History of England eseri, felsefi eserlerinden çok daha fazla başarı ve ün kazanmasını sağladı. İktisat konulu denemeleriyle başta yakın dostu Adam Smith olmak üzere liberal iktisatçılar üzerinde de etkili oldu. David Hume, Locke’un ampirizmine, Berkeley’in idealizmine dayanan felsefesiyle, başta Kant olmak üzere kendinden sonraki pek çok filozofu etkilemiştir. İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruşturma Hume’un ilk eserinde incelediği konuların keskin ve açık bir özetini yaptığı, fikirlerin kökeninden özgür iradeye, nedensellik ilkesine dair şüphelerden, mucizelere kadar en ünlü argümanlarını formüle ettiği ustalık dönemin en yetkin eseridir.
Ferit Burak Aydar: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunudur. Aralarında Edward Said, V. İ. Lenin, Gerard Genette ve Georgy Lukacs gibi pek çok önemli yazar, filozof ve siyasetçinin eserlerinin de bulunduğu kırkın üzerinde çevirisi vardır.
İçindekiler
I. Bölüm
Felsefenin Farklı Türleri Hakkında
II. Bölüm
Fikirlerin Kökeni Hakkında
III. Bölüm
Fikirlerin Çağrışımları Hakkında
IV. Bölüm
Anlama Yetisinin İşlemlerine Dair Şüpheler
V. Bölüm
Bu Şüphelerin Skeptik Çözümü
VI. Bölüm
Olasılık Hakkında
VII. Bölüm
Zorunlı Bağlantı Fikri Hakkında
VIII. Bölüm
Özgürlük ve Zorunluluk Hakkında
IX. Bölüm
Hayvanların Aklı Hakkında
X. Bölüm
Mucizeler Hakkında
XI. Bölüm
Belirli Bir İnayet ve Bir Müstakbel Durum Hakkında
XII. Bölüm
Akademik ya da Skeptik Felsefe
İskender – Sezar – Paralel Hayatlar –
Plutarkhos (46-119?): Eserleri 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Avrupa’da tarih ve deneme yazımını büyük ölçüde etkileyen çok verimli bir yazardır. Plutarkhos’un Lamprias adlı kataloga göre 227 eseri vardı. Ahlak, din, doğa, politika ve sanat üzerine yazdıklarından günümüze ulaşanlar Ethika adıyla anılır. Plutarkhos asıl ününü Yunan ve Romalı kahramanları birbiriyle karşılaştırdığı Paralel Hayatlar adlı eseriyle kazanmıştır. Bu eserde bir insanın kişiliğinin kendi kaderine ve başka insanların yaşamlarına olan etkilerini birbirine bağlanmaya çalışmıştır. Tarihin en ünlü iki askeri önderini ele alıp karşılaştıran İskender-Sezar çifti Paralel Hayatlar’ın en ilgi çekici bölümlerinden biridir.
İo Çokona (1964): İstanbul’un Fener semtinde doğdu. Pire Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Atina’ya yerleşti. Türkçeden Yunancaya ve Yunancadan Türkçeye kitap, sinema filmi, belgesel, reklam metni, albüm ve rehber çevirileri yapmaktadır. Perihan Mağden’in ve Mehmet Murat Somer’in romanlarını, Zafer Karaca’nın İstanbul’da Tanzimat Öncesi Rum Ortodoks Kiliseleri adlı araştırmasını Yunancaya çevirdi. Kendi yazdığı Çokkültürlü Pera 2011’de İstanbul’da yayımlandı. Roman Kahramanları dergisi ile Atina’da yayımlanan edebiyat dergisi Kinsterna için edebiyat ve tarih konulu makaleler yazıyor. Aynı dergide 2007’den beri düzenli olarak Sokrates Öncesi Filozoflarla Gezinirken adlı araştırması yayımlanıyor
İçindekiler
Sunuş
Plutarkhos ve Eseri
Sunuş
İskender
Sezar
Notlar
Plutarkhos ve Eseri
Biyografi türünün babası sayılan Plutarkhos MS 46 yılında Boiotia’nın Khaironeia şehrinde doğdu. ailesi soylu ve zengindi, dolayısıyla o da, Lambrios ve Timon adlı erkek kardeşleri de iyi eğitim gördü…
İşte Öyle Hikâyeler – Kısaltılmış Metin
Leoparın oldum olası benekli olduğunu mu sanıyordunuz?
Devenin hörgücü nasıl oluştu?
Fillere o uzun hortumu kim verdi?
Peki ya gergedanın derisi neden öyle buruş buruş?
Orman Kitabı’nın yazarı Kipling, herkesin ısrarla merak ettiği bu soruların yanıtlarını araştırmış, bulmuş.
Sonra da eğlenceli maceraları seven çocuklar için hikâyeler şeklinde yazmış.
İşte o hikâyeler…
Rudyard Kipling
(1865-1936)
Hindistan’ın Bombay (günümüzde Mumbai) kentinde doğan Kipling, altı yaşına geldiği zaman, Hindistan’ın iklimini İngiliz çocuklarının sağlığına iyi gelmeyeceğini düşünen anne ve babası tarafından İngiltere’de yaşayan bir ailenin yanına gönderildi.
Küçük Kipling’in bu ailenin yanında geçirdiği altı yıl, bedensel ve zihinsel baskılarla doluydu. Sonunda gerçek anne ve babası onu bu eziyetli yaşamdan kurtarıp, Devon’daki bir yatılı okula gönderdi.
İlk öğrenimini İngiltere’de yaptıktan sonra Hindistan’a döndü. Lahor’da gazeteciliğe başlayıp, genç yaşta yazıları ile kendini kabul ettirdi. 1889’da İngiltere’ye dönüp Londra’ya yerleşti. İngiliz dilini ustalıkla kullanması, Hindistan’daki hayatı yazılarında konu alması, romantizmle realizmi birleştirmeyi başarması ona 1907 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandırdı. İki kez şövalyelik ödülüne layık görüldüğü hâlde kabul etmedi.
Kipling çocuklar için birçok kitap yazdı. Tüm yazılarında hayata ve insanlara duyduğu bağlılık ve hayranlığı hissettirmeyi bildi. Yarattığı karakterler ve öyküler sayesinde, insan yaşamının en derin öğelerini bir portre gibi betimlemeyi başardı.
“Ormanın Kitabı” ilk kez 1984 yılında yayınlandı. Bir yıl sonra da öykünün devamı geldi. Bu kitaplar Maugli tiplemesini ve maceralarını günümüze değin en güzel şekilde taşıyan örnekler olarak kabul edilir.
Yaşadığı devirde, doğunun eşsiz zenginliklerini, tabiatın güzelliklerini ve hayvanlar âlemini açık bir dille anlatmış; okuyucuyu büyük ustalıkla yazılarına bağlamıştır. Şiir ve romanlarının yanında zamanının en usta hikâyecisi olarak tanınmaktadır. Hayatını yazmakla geçiren İngiliz yazar, 1936 yılında Londra’da öldü.
İÇİNDEKİLER
BALİNA’NIN BOĞAZI NASIL OLUŞTU?
DEVE’NİN HÖRGÜCÜ NASIL OLUŞTU?
GERGEDAN’IN DERİSİ NASIL OLUŞTU?
LEOPAR’IN BENEKLERİ NASIL OLUŞTU?
ÇOCUK FİL
KENDİ BAŞINA YÜRÜYEN KEDİ
AYAĞINI YERE VURAN KELEBEK
İvan İlyiç’in ÖlümüLev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş, Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. 1886 yılında yayınlanan İvan İlyiç’in Ölümü sade, süssüz anlatımıyla Rus gerçekçi edebiyatında eşsiz bir yere sahiptir. Daima gerektiği gibi yaşamaya özen göstermiş bir insanın ölümle yüzleşmesini konu edinen eser, Tolstoy’un yaşamının son döneminde ortaya koyduğu yeni ahlak anlayışının da ilk örneklerinden biridir. İvan İlyiç’in Ölümü Tolstoy’un bir mektubunda belirttiği gibi sıradan bir adamın, sıradan ölümünün kendi gözünden tasviridir.
Mazlum Beyhan (1948): Dostoyevski’den Suç ve Ceza ve Budala, Tolstoy’dan Sanat Nedir?, Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik, Gogol’den Bir Delinin Anı Defteri, Burun, Palto Mazlum Beyhan’ın çevirdiği başyapıtlar arasında yer alır. Ayrıca Çernişevski, Byelinski, Kropotkin ve Şçedrin’den Türkçeye kazandırdığı eserlerle hiç tartışmasız son 35 yılın en önemli Rus Edebiyatı çevirmenlerinden biridir.
Kitaptan;
I
Büyük adliye binasında görülen Melvinskiyler davasında duruşmaya ara verilmiş, savcı da dahil olmak üzere mahkeme üyeleri İvan Yegoroviç Şebek’in odasında toplanmışlardı. Sohbet esnasında söz döndü dolaştı ünlü Krasov davasına geldi. Ftodor Vasilyeviç mahkemenin bu davaya bakma yetkisi olmadığını heyecanla savunurken…
Memo hep “Keşke kentin en pasaklı devi olmasaydım” derdi.
Sonra bir gün devler için giysi satan yeni bir dükkân gördü ve artık iyi giyinmenin zamanı geldi diye düşündü. Güzel pantolonu, güzel gömleği, şeritli kravatı ve gıcır gıcır ayakkabılarıyla Memo tepeden tırnağa değişti.
Ama evine dönerken kendisinden yardım bekleyen çeşit çeşit hayvan çıktı yoluna. Memo onlara yardım edeyim derken yeni giysilerinden oldu.
Dünyaca ünlü bu iyilikseverlikle dolu öykü, çocuklara yardımlaşmanın, merhametin, cömertliğin ve dostluğun değerini öğretiyor.
İçindekiler
Öndeyi
Birinci Ana Bölüm – Filozofların Önyargılarına Dair
İkinci Ana Bölüm – Özgür Tin
Üçüncü Ana Bölüm – Dinsel Varlık
Dördüncü Ana Bölüm – Özdeyişler ve Ara Nağmeler
Beşinci Ana Bölüm – Ahlakın Doğa Tarihi Üzerine
Altıncı Ana Bölüm – Biz Bilginler
Yedinci Ana Bölüm – Erdemlerimiz
Sekizinci Ana Bölüm – Halklar ve Vatanlar
Dokuzuncu Ana Bölüm- Nadir Asil Olan
Yüksek Dağlardan – Son Şarkı
Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi’nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi’nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. 1869’da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca (Karışık Kanılar ve Özdeyişler, Gezgin ve Gölgesi), Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Deccal, Nietzsche Wagner’e Karşı başlıca büyük eserleri arasında yer almaktadır.
Mustafa Tüzel (1959): İTÜ Elektrik Fakültesi’nde okudu. Bir süre İsviçre’de yaşadı, fabrikalarda çalıştı ve çıraklık eğitimi gördü. İÜ Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo TV bölümünden mezun oldu. 1994 yılında Avrupa Çevirmenler Kollegyumu’nun (Straelen – Almanya) konuğu oldu. 20 yıldır sürdürdüğü çeviri uğraşında Thomas Bernhard, Friedrich Dürrenmatt, Martin Walser, Zafer Şenocak, Monika Maron gibi edebiyatçıların, Arthur Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Jürgen Habermas, Max Horkheimer, Peter Sloterdijk, Christoph Türcke gibi düşünürlerin eserlerini Türkçe’ye kazandırdı.
İzle Beni – Hayvanlar Aleminde
Her sayfada oluklu izi parmağınla takip et ki, küçük Penguen evinin yolunu bulabilsin.
Bu basit ve eğlenceli oyun, çocuğunuzun yazı yazmaya hazırlık becerilerini geliştirecek ve el-göz koordinasyonunu destekleyecektir.