Muhtelif Evhamlar Kitabı”
Yeni bir yazardan yeni öyküler…
Muhtelif Evhamlar Kitabı
“Ne diyeyim, huzur tuhaf şey arkadaş, ancak kaybedecek bir şeyin kalmadığında gelip seni buluyor.”
Ömür İklim Demir, kalbini yalnızlıkla terbiye eden insanları, birbirini ıskalayan hayatları, eskidikçe güzelleşen, güzelleştikçe insanı dibe çeken anıları koyuyor önümüze. İs bağlamış sokakları, naftalin kokan paltoları, dördüncü ayakta yatan kuponları, hizada bekleyen bıyıklı tuzlukları, intihara meyilli tahta mandalları, hikâyesi hiç bitmeyen sokak bilgelerini, mesai mesai deliren beyaz yakalıları ve günlük yaşamın lime lime ettiği bütün evhamlı ruhları anlatıyor.
“Muhtelif Evhamlar Kitabı”nda, öykünün sunduğu imkânları ve incelikleri, alçakgönüllü ama yetkin bir dille birleştiriyor. Sakin sakin, tane tane sıralıyor kelimelerini ve “anlatsan şiir olacak” o anların tablosunu çiziyor.
Muhteşem Gatsby yalnızca Fitzgerald’ın en parlak yapıtı değil, aynı zamanda 20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının en iyi romanlarından biridir. Kahramanı Jay Gatsby’nin Long Island’da bir malikânede sürdürdüğü debdebeli yaşam tarzı, “Caz Çağı” olarak bilinen 1920’li yılları bütün coşkusu, aşırılıkları, şiddeti ve çöküşüyle yansıtır. Eğitimsiz bir aileden gelen yoksul Gatsby, kendini baştan yaratır. Servet ve güç kazanarak yeni umutlar ve başlangıçlar vaat eden bir hayatın eşiğine gelen bu gizemli milyonerin tek dürtüsü saplantı haline getirdiği ilk aşkı Daisy’ye kavuşmaktır. En parlak düşlerinin bir öpücükte cisimleştiği beş yıl önceki bir anı yeniden yakalamaktır aslında. Ama geçmiş geçmiştir ve tekrar edilmesi mümkün değildir. Gatsby’nin uğradığı yıkım, Amerikan Rüyası’nın da çöküşüdür.
Francis Scott Fitzgerald (1896-1940): “Caz Çağı”nın ruhunu büyük bir başarıyla canlandıran Fitzgerald, Yitik Kuşak adıyla anılan yazarların önde gelenlerindendir. St. Paul Academy ve Newman School’dan sonra bir süre devam ettiği Princeton Üniversitesi’nde parlak bir öğrenci oldu. 1917’de orduya katıldı. İlk romanı This Side of Paradise (1920; Cennetin Bu Yakası) yazara büyük bir ün kazandırdı. Ardından, The Beautifuland Damned (1922; Güzel ve Lanetli) adlı ikinci romanı yayımlandı. Fitzgerald bu arada 1918’de Alabama’da askerken tanışıp âşık olduğu Zelda Sayre ile evlendi. 1924’te Fransız Rivierası’na yerleşen çift kendilerini orada yaşayan bir grup Amerikalıdan oluşan bir çevrede buldular. Yazar Tender is the Night (1934; Kırılgandır Gece) adlı romanında bu çevreyi anlatır. Fitzgerald 1934’te Hollywood’u konu alan The Last Tycoon (Son Patron) adlı romanına başladı, ancak bu romanı bitiremeden kalp krizinden öldü.
Mülkiyet Nedir?
Pierre-Joseph Proudhon (1809-1865): Anarşist tezleri ile tanınan ünlü Fransız düşünürü. 1840’da yayımlanan Mülkiyet Nedir? adlı ilk eserinde mülkiyeti hırsızlık olarak tanımlamasıyla ün kazandı. Bugünün toplumlarının da, hiyerarşik ilkel toplumların da varoluş koşulunun anarşi olduğunu öne süren Proudhon, 1848’de Kurucu Meclis’e seçildi. 1849’da karşılıksız kredinin mümkün olacağını göstermek üzere halk bankasını kurdu. Ne var ki bu kurum çalışamadı. Daha sonra iktisadi konular yerine sosyal ve siyasi konularda çalışmaya yöneldi. Federasyon İlkesi Üzerine adlı eserini yayımladıktan bir süre sonra öldü.
Mürebbiye
Mürebbiyeleri katı bir ahlak anlayışının kurbanı olurken, yetişkin dünyasının gaddarlığıyla tanışan iki masum çocuk; Como gölü kıyısındaki bir otelin dingin ortamında gözüne kestirdiği bir genç kıza imzasız aşk mektupları yazarak zalimce bir oyuna girişen görmüş geçirmiş beyefendi; Tirol Alplerinde küçük bir lokantada gençliğinin platonik aşkıyla karşılaşan, artık düşkün ve yaşlı olan bu adama yıllar öncesinden duyduğu gönül borcunu ödeme fırsatı bulan evli bir kadın; bir genç kızın yarı histerik şefkat arayışında ifadesini bulan susuzluktan kurumuş toprak ve sıkıntılı yağmur bekleyişi. Zweig bu öykü derlemesinde, dönüştürücü deneyimleri sağlam anlatılara dönüştürmekteki ustalığıyla yine insanın kusurlarını, özlemlerini, karşılaştığı engelleyici durumları empatiyle çözümlüyor.
Stefan Zweig (1881-1942): Roman, şiir, öykü, deneme ve oyun gibi farklı türlerde yetkin ürünler veren yazar, Viyana’da doğdu. Yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık etti. 1913’te Salzburg’a yerleşti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden bu kentten ayrıldı. Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti. 1942’de karısıyla birlikte intihar etti. Önemli denemeleri arasında Balzac, Dickens ve Dostoyevski’yi konu aldığı Drei Meister (1920; Üç Büyük Usta); Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi incelediği Der Kampf mit dem Dämon (1925; Kendileriyle Savaşanlar) ile Casanova, Stendhal ve Tolstoy’la ilgili Drei Dichter ihres Lebens (1928; Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar) sayılabilir. Yazara ün kazandıran bir başka yapıtı Sternstunden der Menschheit’tır (1928; Yıldızın Parladığı Anlar). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini yazmıştır. Çok sayıda yapıtı arasında Verwirrung der Gefühle (1925; Karmaşık Duygular) adlı bir öykü kitabıyla Ungeduld des Herzens (1938; Sabırsız Yürek) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur.
İçindekiler;
Mutlu Prens
Oscar Wilde’ın 1888’de yayımlanan Mutlu Prens’teki masalları oğulları için yazdığı düşünülse de, yazar hedef kitlesini “yediden yetmişe çocuk ruhlu insanlar, şaşırma ve sevinme gibi çocuksu yetilerini koruyanlar” olarak açıklamıştır. Wilde bu masallarda bencilliği ve duyarsızlığı gözler önüne serer ve eleştirir. Onun ana masal kişileri bazen hatalarını anlayarak pişmanlık duyarlar ve özgecil davranışlar sergilerler. Kimi zaman da gözlerini kör eden kibirden bir türlü kurtulamazlar.
Mutlu Prens her ne kadar çıraklık döneminin ürünü olsa da, Wilde’ın masal ve alegori alanındaki ustalığını ortaya koyar.
OSCAR WILDE (1854-1900): İrlandalı şair ve oyun yazarı, Dublin’de dünyaya geldi. 19. yüzyıl sonunda ortaya çıkan “sanat için sanat” görüşünü savunan estetikçilik akımının İngiltere’deki savunucularındandır. Enniskillen’deki Portora Kraliyet Okulu’ndan sonra, bursla Dublin Üniversitesi’ne ve Oxford’daki Magdalen College’a devam etti. 1878’de Ravenna adlı uzun şiiriyle Newdigate Ödülü’nü kazandı. 1884’te İrlandalı ünlü bir avukatın kızı olan Constance Lloyd’la evlendi. 1891’de yayımladığı tek romanı The Picture of Dorian Gray (Dorian Gray’in Portresi), eleştirmenler tarafından ahlaksızlıkla suçlanmasına neden oldu. Wilde 1891 yılında Lord Arthur Savile’s Crime, and Other Stories (Lord Arthur Savile’in Suçu ve Diğer Öyküler) ve A House of Pomegranates’i (Narlı Ev) yayımladı. Töre komedisi türündeki oyunları Lady Windermere’s Fan (Lady Windermere’in Yelpazesi) ve A Woman of No Importance (Önemsiz Bir Kadın) büyük başarı kazandı. Son oyunları An Ideal Husband (İdeal Bir Koca) ile en başarılı yapıtı sayılan ve Victoria döneminin ikiyüzlülüğünü acımasızca sergileyen The Importance of Being Earnest (Ciddi Olmanın Önemi) 1895 yılında sahneye kondu. Wilde Fransa’da bir kulak enfeksiyonunun neden olduğu şiddetli bir beyin iltihabı sonucu aniden yaşamını yitirdi.
İçindekiler;
Mutlu Prens – Bütün Masallar, Bütün Öyküler
Oscar Wilde (1854–1900): Yapıtlarının çeşitliliği kadar, yaşantısıyla da 19. yüzyılın en iz bırakan yazarlarındandı. Şiirleri (Reading Zindanı Baladı), oyunları (İdeal Koca), deneme ve mektuplarının (De Profundis) yanı sıra, elinizdeki ciltte bir araya getirilmiş bütün öykü ve masallarıyla da Wilde, sanatta “güzel”in yılmaz bir savunucusu olmuştu. Bütün Masallar, Bütün Öyküler’de ise, peri masalından polisiye öyküye, denebilirse, insanlığın bütün duygu halleri var.
Roza Hakmen (1956), Türkçe’nin en önemli Fransızca, İngilizce ve İspanyolca çevirmenlerinden. Don Kişot, Kayıp Zamanın İzinde, Çanlar Kimin İçin Çalıyor ve Vampirle Konuşma çevirilerinden yalnızca birkaçı.
Fatih Özgüven (1957), Türkçe’nin en önemli İngilizce (Henry James, Oscar Wilde, Saki, Vladimir Nabokov, Karen Blixen vd.) ve Almanca (Thomas Mann, Thomas Bernhard) çevirmenlerinden. Kendi yapıtları: Esrarengiz Bay Kartaloğlu (roman) ve Yerüstünden Notlar (deneme).
İçindekiler
Mutlu Prens ve Diğer Masallar (1888)
Mutlu Prens
Bülbül ve Gül
Bencil Dev
Vefalı Dost
Harika Fişek
Nar Evi (1891)
Genç Kral
Prensesin Doğum Günü
Balıkçı ile Ruhu
Yıldız-Çocuk
Lord Arthur Savile’in Suçu ve Diğer Öyküler (1891)
Lord Arthur Savile’in Suçu
Sırrı Olmayan Sfenks
Canterville Hortlağı
Mesel Milyoner
Mensur Şiirler (1894)
Sanatçı
İyilik Dağıtıcısı
Çırak
Usta
Hüküm Evi
Bilgelik Hocası
Mutlu Prens
Mutlu Prens’in heykeli, uzun bir sütunun tepesinde, şehrin ta üzerinde yükseliyordu. Baştan aşağı ince altın varaklarla kaplıydı, gözleri iki parlak safirdi, kılıcının kabzasında da iri kırmızı bir yakut parıldıyordu.
Herkes çok hayrandı ona. “Bir rüzgârgülü kadar güzel,” dedi sanat beğenisiyle ün kazanmak isteyen Şehir Meclisi üyelerinden biri; “ama onun kadar yararlı değil,” diye de ekledi, kendisini aklı havalarda sanacaklarından korkarak, aslında öyle biri değildi.
Duyarlı bir anne, aydedeyi isterim diye ağlayan küçük oğluna, “Neden Mutlu Prens gibi olamıyorsun?” diye sordu. “Mutlu Prens hiçbir şey için ağlamayı aklının ucundan bile geçirmez…
Bir zamanlar, suaygırı olduğu için hiç mutlu olmayan küçük bir suaygırı varmış.
“Suaygırı olmak istemiyorum. Yo! Yo! Yo!
Zebra ya da bufalo lo lo lo,
Ağaçta şarkı söyleyen maymuuun
Suaygırı yerine maymuuun olsaaam…”
Küçük suaygırıyla birlikte şarkı söyleyip, tropik ormanlardaki macerasına katılmaya ne dersin?..
Farabî (870-950): Türk-İslam filozofu, gökbilimci, müzisyen. İslam’ın Altın Çağ’ının en önemli isimlerden biridir. Farabî yükseköğrenimini Bağdat’ta tamamladı, zamanın ünlü bilginlerinden ders aldı. Aristoteles’in ve Platon’un eserlerini inceledi, bu iki filozofun felsefelerini İslam’la bağdaştırmaya, bu sayede İslam dinine felsefi bir nitelik kazandırmaya çalıştı. Felsefeye mantık ile başlayıp metafizik üzerinde durdu; felsefenin dil, siyaset, doğa, zihin ile ilgilenen dallarında eserler verdi; müzik aletleri geliştirdi, müzik ve psikoloji konularında yazdı.
İslam felsefesinin gelişmesini ve korunmasını sağladı, Batılı Orta Çağ düşüncesini etkiledi. Siyaset felsefesi alanındaki en olgun eseri kabul edilen Mutluluğun Kazanılması öncelikle insanların her iki dünyada mutluluğu kazanmalarına aracı olan insani şeyleri, yani teorik erdem, fikrî erdem, ahlâki erdem ve pratik sanatları tanımlar. Sonra da bu erdem ve sanatların türlerini, niteliklerini inceler ve bu dört erdemin bireysel insandan topluma taşınması ve toplumda hayata geçirilmesini ele alır. Farabî bunu yaparken de yönetici, eğitim, öğretim, toplumsal sınıflar, filozof, felsefe-din ilişkisi, kanun koyucu kavramları üzerinden kendi siyaset öğretisini kurar.
Émile Zola (1840-1902): Natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Zola, romancının olayları bir izleyici gibi kaydetmekle yetinmemesi, kişileri ve tutkularını bir dizi deneye tabi tutarken, duygusal ve toplumsal olayları da bir kimyacı gibi ele alması gerektiğini savundu. Zola içinde yaşadığı eski dünyanın yıkıntılarını inceledi, gelecekteki bir dünyanın olgularını saptamaya çalıştı. Bu niyetle yirmi iki yılda yazdığı yirmi romandan oluşan Rougon-Macquartlar dizisi başta olmak üzere çok sayıda büyük eser verdi. İkinci İmparatorluk Dönemi’ni anlatan bu dizinin dokuzuncu kitabı Nana (Paris Yaşamı) kitap olarak ilk kez 1880 yılında yayımlandı. Bu romanda Zola, etrafındaki her yaşama âdeta felaketi getiren Nana adındaki bir hayat kadınının eliyle aristokrasinin ve burjuvazinin maskesini düşürür; maskenin altında beliren çürümüşlüğü, ikiyüzlülüğü gerçeklikten bir an bile ödün vermeden, açıkyüreklilikle anlatır. Zola, Nana’da Flaubert’in de söylediği gibi bir Paris miti yaratmış, edebiyata bir hayat kadını arketipi armağan etmiştir.
Bertan Onaran (1937- 2016): Haydarpaşa Lisesi’ni, İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. İlk çevirilerini 1963 yılında yayımladı. 1964’te Memet Fuat’la tanıştı; eserlerini çevirdiği yazarlar arasına Gide, Sartre, Camus, Mayakovski katıldı. Ardından Saint-Exupery, Marguerite Duras, Albertine Sarrazin, Gilles Martinet’den çeviriler yaptı. Cervantes’in başyapıtı Don Quijote’yi ilk kez tam metin olarak çevirdi. Wilhelm Reich’ın bütün kitaplarını Türkçeleştirdi. André Malraux, Émile Zola, Stendhal, Panait Istrati, Eugène Ionesco, Alain Robe Grillet, Nathalie Sarraute’dan çeviriler yapan Bertan Onaran’ın 1972’de Beauvoir’dan aktardığı Konuk Kız’a TDK çeviri ödülü verildi.